BERFİN ŞENGİL
Tepeden tırnağa özgürlüktür kuşlar. Kimi zaman bir hapishanenin penceresinde kimi zaman bir ormanın derinliğinde bir kuş gelir konar bakışınıza. Girilmeyen yerlere girer. Aşılmayan denizleri aşar. Bizim ele varır da haber götürür nazlı yare…
Peki ya özgürlük deyince yâdınıza ilk hangi şair düşer?
Anadolu’da birinin ölümünün ardından “Kuş olup uçtu.” denir. Ruh bedenin içinde kafestedir. Ölümle çıkar o kafesten. Uçar gider bir bilinmeze. İşte tepeden tırnağa hasret, baştan ayağa özgürlükten ibaret Nâzım Hikmet’in kuş olup uçmasının ardından 57 yıl geçti.
Vera Tulyakova Hikmet, Nâzım’ın ölümünün ardından evlerinin çeşitli yerlerinde kendisi için hazırlanmış doğum günü armağanları bulur. Bu yıl da ölümü öldüren şair Nâzım Hikmet’in biz memleketlilerine bir armağanı var:
Türkiye’de varlığı bilinmeyen ‘Posta Güvercini’ isimli bir çocuk şiiri…
1954 yılının 16 Nisan’ında Budapeşte’de, Tuna Nehri’ndeki Margit adasında kalan Nâzım’ı ziyarete, okullarının seçmiş olduğu birkaç öğrenci gelir. Öğrenciler oradan ayrılırken Moskova’daki çocuklara iletmesi için Nâzım’a mektuplar bırakırlar.
Bu ziyaret sırasında çocuk dostlarıyla dertleşen Nâzım’ın “Bazı şehirler mutludur. İçinde mutlu çocuklar yaşadığı için. Budapeşte de böyle mutlu bir şehir… Çünkü içinde sizin gibi mutlu çocuklar yaşıyor. Fakat bazı şehirler de hüzünlüdür. Orada hüzünlü çocuklar yaşarlar. Benim şehrim, İstanbul öyle bir şehir.’’ ifadeleri üzerine küçüklerden biri bir soru yöneltir. Nâzım da gelecekte mutlu bir şehir olacağını düşündüğü İstanbul’daki göremediği üç yaşındaki oğlu Mehmet’ten bahseder. Hatta çocuk dostlarından Julika, oğlu Mehmet’e göndermesi için şaire bir mektup verir.
Çocukların mektupları daha sonra Nâzım’ın “Postacı’’ şiirine
“Moskova’da mektupları birer birer
kendim dağıtırım adreslerine.
Yalnız Memedimin mektubunu götüremem yerine,
hattâ yollıyamam.
Nâzım’ın oğlu,
haramiler kesmiş yolu,
mektubumu vermezler.”
dizeleriyle yansır.
66 YIL SONRA NÂZIM’DAN HABER VAR
Nâzım Hikmet üzerine yaptığı çalışmalarıyla tanınan mimar M. Melih Güneş, “Nâzım Hikmet’in Ellerinin İzinde” isimli kitabı için çalışırken izine rastladığı ve peşine düştüğü “Posta Güvercini” adlı şiiri için şu ifadeleri kullanıyor: “Nâzım Hikmet’in Türkmenistan’da 1956 yılında yayımlanmış, biri “Postacı” adlı şiiri olmak üzere iki şiirlik kitabında “Posta Güvercini” adını verdiği hiç bilmediğimiz bir şiiriyle karşılaştım.’’
Bu karşılaşmanın ardından araştırmalarını genişleten Güneş, kayıplara karışmış “Posta Güvercini” adlı şiirin Rusça çevirisinin Moskova’da, 1 Haziran 1954 tarihli Pionerskaya Pravda gazetesinde, Türkçesinin ise Bulgaristan’da, 4 Ağustos 1954 tarihli Eylûlcu Cocuk adlı dergide yayımlandığı sonucuna varıyor.
66 yıl sonra gün ışığına çıkan şiire henüz başka yayımlarda rastlamadığını belirten Güneş, “Hece ölçüsüyle yazılmış, Türkçesi yirmi beş dörtlük olan şiirin yirmi altı dörtlükten oluşan Türkmence ve önemli Sovyet şairlerinden Samuel Marşak’ın yaptığı Rusça çevirilerinde, küçük de olsa önemli sayılabilecek farklılıklar bulunmakta.” ifadelerine yer veriyor.
Güneş, ayrıca şiirin bulunduğu aynı sayfada “En küçük okuyuculara” başlığı altında, Nâzım Hikmet’e aitliğini henüz kesinleştirmediği şairin külliyatında olmayan ve varlığı bugüne değin bilinmeyen “Bil Bakalım!” ve “Olur mu Bu?” adlı iki çocuk şiiri daha bulunduğunu belirtiyor.
Nâzım’ın son günlerinde Vera, Merkez Çocuk Tiyatrosu’nun isteğiyle bir oyun yazmaktadır. Oyunun adı “Turnalar”dır. Aslında ilk başta Nâzım’dan isterler bu oyunu. Ancak Nâzım bu işi Vera’ya bırakır. Vera, Hiroşima’da külü havaya savrulan kız çocuğunu okuya okuya yazmaya çalışır oyunu. Ve çocukların bin turnası bir çocuğu diriltecektir. İnanç bu… Kağıttan turnalar uçururlar, anka gibi küllerinden doğacak çocuklar için.
Acının alkışlarına bıraktığımız 3 Haziran’dan 20 gün sonra Hiroşima Kağıt Turnalar Derneği’nden Nâzım’ın mezarına bin tane turna kuşu uçar.
Bu 3 Haziran’da da Nâzım’dan bize bir güvercin kanatlanır. Yaşamak güzel şey be Nâzım Usta’m… Haberlerin tez ulaşsın.
İşte 1954’ün baharında Margaret adasındaki çocuklardan Nâzım’ın kanatlarına yansıyan ‘’Posta Güvercini’’ şiirinden bir kesit:
Uçan posta güvercininin
Gagası nar çiçeği alı,
Kanatları var, kuyruğu var
Ayakları sanki kınalı.
Eğer konarsa bu güvercin
Yol kenarında gül dalına,
Güller solup aşağı düşmez
Açarlar yine al alına.
Şüphesiz ki Nâzım Hikmet’in
Ne kanadı, ne kuyruğu var.
Ve üstelik ufak değilim
Gül dalına konacak kadar.
Ben değilim posta güvercini
Umudum yok uçacağımdan,
Lâkin duydum onun sevincini
Budapeşte’ye vardığım zaman.
Margit adasında, çocuklar-
Macaristan’ın kızı, oğlu,
Size mektuplar gönderdiler
Çantam bu mektuplarla dolu.
Elbette açmadım onları
Hakkım yoktu, yapmadım bunu,
Fakat bana her piyoner
Okudu kendi mektubunu.
Yoldaşlarım! Bu mektuplardan
Verdiğim parçacıklar yeter,
Daha fazla verecek olsam
Belki beni tenkit ederler.
Halbuki benim posta çantam
Mektup dolu ağzına kadar,
Fakat bunların hepsi için
Gazetenin sayfaları dar.
Fakat duyduğum saadeti
Mümkün değil anlatmak dilden
Çünkü onlar ve sizler için
Posta güvercini oldum ben!
Şüphesiz ki Nâzım Hikmet’in
Ne kanadı, ne kuyruğu var,
Ve üstelik ufak değilim
Gül dalına konacak kadar.
Lâkin uçuruverdi beni
Çelik kanatlı motor, yaman,
Bir güvercin sevinci duydum
Ak Tuna’yı geçtiğim zaman.
MEZARI BAŞINDA ANILACAK
USTA şair ölümünün 57’nci yıl dönümünde Moskova’da kurulan ‘Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı’nın organizasyonu ile bugün online bir programla anılacak. Moskova’daki mezarı başında düzenlenecek törenin yanı sıra sanatçı ve edebiyatçıların da katıldığı bir program hazırlandı. Tören, http://www.nazimhikmet.com/ adresinde 20.30’dan itibaren canlı olarak izlenebilecek.
www.birgun.net