‘‘Bir Yeniçerinin Hatıraları’, Ayrıntı Yayınları’nın son dönemdeki en önemli çalışmalarından biri olarak göze çarpıyor. Kitap, bugüne kadar ulaşabilen tek yeniçeri andacı özelliğini taşıyor.
Bir Yeniçerinin Hatıraları
Konstantin Mihailoviç
Çeviri : Behiç Ekim, Nuri Kıcıroğlu
Ayrıntı Yayınları
Bir Yeniçerinin Hatıraları’, Ayrıntı Yayınları’nın son dönemdeki en önemli çalışmalarından biri olarak göze çarpıyor. Kitap, bugüne kadar ulaşabilen tek yeniçeri andacı özelliğini taşıyor. İlk defa 1565’te Çek dilinde basılan, sonrasında Leh dilinde ve Sırpça olarak okuyucuyla buluşan bu kitabın ilk basımlarındaki başlığı ‘Türk Kroniği’. Sonraki basımlarda ‘Bir Yeniçerinin Hatıraları’ başlığını alan çalışma, Sırp asıllı bir yeniçerinin İstanbul’da, Osmanlı ordusunda görev aldığı süre boyunca öğrendiği, gözlemlediği ve unutamadığı bilgileri içeriyor.
Dönemin siyasi ve kültürel portresi
.
Konstantin Mihailoviç, İstanbul’un fethinin hemen ardından Osmanlı ordusunun bir Sırp kenti olan Novo Brdo’yu işgali sırasında Niş yakınlarındaki köyünden alınmıştır. Başkente getirilip Yeniçeri Ocağı’na kaydı yapılmıştır. 20’li yaşlarının başında devşirilen ve iyi bir eğitim alması sağlanan Mihailoviç, görev aldığı dönemin siyasi ve kültürel portresini de başarılı bir şekilde çiziyor. Konstantin’in yeniçeri olarak görev yaptığı 10 yıl boyunca Osmanlı coğrafyasının kültürel motiflerini, yargı deneyimlerini, inanç evrenini ve ordu-siyaset tabanlı gözlemlerini o dönemin birinci ağızlarından biri olarak aktarması da bu eseri önemli bir kaynak haline getiriyor.
Mihailoviç’in anlatımı ve olaylara yaklaşımı birçok açıdan tartışmalı aslında. Zira kendisi hem bir devşirme Sırp gencinin dışarıdan bakış açısına sahip; hem de durduğu yer açısından Osmanlı Devletinin tam kalbinden olayları gözlemliyor. Yaşananları bir Hristiyan yeniçerinin ağzından dinlediğimiz için de o alışılageldik yiğit ve vatanperver yeniçeri profilini görmüyoruz. Doğal olarak Konstantin’den objektif olmasını bekleyemiyoruz fakat o döneme dair eldeki tek andacın etkili ve eleştirel bir anlatıma sahip olması da eserin iyi yanlarından biri.
Konstantin Mihailoviç, sadece ‘bir yeniçerinin hatıralarını’ anlatmıyor aslında. Kitap, bir yeniçerinin yaşamından ziyade dönemin tarihi, Balkanlar’dan Trabzon’a kadar uzanan seferler ve savaşlar silsilesindeki gözlemlerini kapsıyor. Konstantin, Macarlara esir düştüğü 1463 yılından bir süre sonra özgür kalır ve Polonya’da yaşamaya başlayarak bu kroniği yazdırmaya başlar.
Bu kitaba dönemin Polonya ve Macaristan başta olmak üzere Orta Avrupa, Doğu Avrupa ve Balkanlar’da hüküm süren krallıklar için önemli bir savaş kılavuzu gözüyle bakılabilir. Çünkü Konstantin’in gözlemlerinde Osmanlı’nın bu stratejileri bu krallıklar için önemli ipuçlarıyla doludur. Bu uyarılar, Batı ordularının Osmanlı ordusuna neden ve nasıl yenileceğinden, Türklere karşı zafere ulaşmanın püf noktalarını da kapsıyor. Bu doğrultuda, Konstantin Mihailoviç’in Avrupa ülkelerini gelişen ve ilerleyen Osmanlı kuvvetleri hususunda uyardığını görebiliriz. Bunu yaparken Fatih Sultan Mehmet gibi bir liderin de profilini çıkarır ve onun nasıl bir lider olduğunu anlatır. Bu sayede bir devşirme yeniçeri gözünden, bir diğer deyişle ‘Batı sevdalısı bir yeniçeri’nin gözünden Fatih’in ve Osmanlı ordusunun karakter analizini de görüyoruz.
Kitabın öncelikle bir yeniçeri tarafından kaleme alındığını ve bir tarih kitabından ziyade andaç olarak değerlendirilmesi gerektiğini hatırlatalım. ‘Bir Yeniçerinin Hatıraları’, dönemin gerçeklerine ve belgelenmemiş olaylarına ışık tutan bir kaynak olmasnın yanı sıra Osmanlı’nın çok erken dönemlerinde yaşamış bir ‘öteki’nin gözünden kaleme alınmasıyla tarih çalışmaları için önemli bir kazanım niteliği taşıyor.
2013-08-22
Agos