Macarların Türk olup olmadığına yönelik tartışmalar zaman zaman yapılıyor. Birçok farklı görüş olmakla birlikte uzmanların ortaklaştığı husus, Turani halklardan biri olmaları… Vaktiyle Türk adıyla anıldıkları belgelerle ortaya konuluyor. Ve Macarların Orta Asya’daki izleri de bilimsel çalışmalara konu oluyor. Örneğin Kazakistan’ın Torgay bölgesinde yaşayan Maidarlar (Macarların) ile tarihsel bağları araştırılıyor. Hepimizin yüreğini kabartan Turan Kurultaylarının da temelleri esasında burada atılmış. 1913-1941 arasında Macaristan’da Turan adıyla yayınlanan bir dergi bile vardı.
Atatürk döneminde de tıpkı bugün olduğu gibi Türkiye-Macaristan ilişkileri çok iyi durumdaydı. Bizzat Atatürk’ün emriyle Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi bünyesinde Hungaroloji kürsüsü kurulmuştu. Atatürk’ün vefatı sebebiyle cenaze töreninin yapılacağı gün, milli yas günü ilan edilerek binalara siyah bayrak çekilmiştir.
1934 yılında güven mektubunu sunmak için Atatürk’le görüşen Ankara’daki Macar Krallığı Elçisi Jungerth Arnóthy, görüşmedeki izlenimlerini bir rapor olarak bakanlığa sunmuştu. İşte o rapordan küçük bir bölümde şöyle yazıyor:
“O’na güven mektubumu sunduktan sonra, bana yer gösterdi ve tam bir saat benimle konuştu, ki o şimdiye kadar henüz gerçekleşmemişti. Alman Büyükelçisini en son benzer vesileyle örneğin yalnızca 12 dk. alıkoymuştu. Olağanüstü uzun süre huzura kabul edilmem, Türkler gibi, Elçiler camiasında dikkati çekti… O, benimle, halkların ırki akrabalığıyla uğraşmaktan, böyle fikir alış verişi yapmaktan memnuniyetini dile getirdi. Atatürk dedi ki iki halk, ülkelerimiz birbirine sınır komşusu olduğu zaman akrabalıklarını bilerek, birbirlerine yaslanarak korumuş, güçlerini geliştirmiş olsalardı, son yüzyıllarda Doğu Avrupa tarihi tamamen başka yön alırdı…” (Çolak.M. Türkiyat Araştırmaları Dergisi)