Macaristan’da Türkolojinin kurucusu sayılan Macar Türkolog.
Arminius Vambery, 19 Mart 1832 tarihinde Almanya’nın Bamberg şehrinden Macaristan’a göç etmiş dar gelirli bir Yahudi ailesinin çocuğu olarak Budapeşte’nin kuzeybatısındaki Dunaszerdahely’de doğmuştur.
Malî sebeplerle tahsiline devam edemedi ve çeşitli işlerde çalışırken kendini yetiştirdi. Ayağı topal olan Vámbéry, 12 yaşından itibaren geçimini temin için önceleri terzi çırağı, sonraları özel öğretmen olarak çalışmak mecburiyetinde kalmıştı. Bunun yanı sıra etnografya ve filoloji alanlarında araştırmalar yaptı
Vambery, Bratislava yakınındaki Svätý Jur Manastırı’nda piyaristlerin eğitimini aldıktan sonra kendi kendini geliştirerek çok sayıda lisan öğrendi.
Önceleri Avrupa dillerine eğilen Vámbéry, daha sonra Arapça, Türkçe (Osmanlıca) ve Farsça lisanlarını gayet iyi bir şekilde öğrendi. Güçlü hâfızası ve dil öğrenmedeki üstün yeteneği sayesinde daha yirmi yaşına gelmeden on altı dil konuşup on ikisinde yazabildiği hâtıralarından öğrenilmektedir.
Yirmi yaşında Türkçe’yi öğrenen Vámbéry, özellikle Macarca’nın menşeinin Fin-Ogur dilleri mi yoksa -kendi inandığı gibi- Tatarca mı (Türkçe) olduğu konusu üzerinde durdu. Daha sonra Jósef Budenz gibi bilginlerce Macarca’nın Fin-Ogur dillerinden geldiği tesbit edilmiş, ancak Vámbéry, tezini bırakmak zorunda kalmasına rağmen Macarlar’ın menşeini Türkler’in teşkil ettiğine dair görüşü sebebiyle “pantürkizmin babası” olarak tanınmıştır.
Macar halkının Asya menşelerini bulmak arzusu içinde 1857 yılında 25 yaşındayken İstanbul’a seyahat edip, Macar asıllı İsmâil Paşa’nın (Kmetty) aracılığıyla Hüseyin Dâim Paşa’nın köşküne yerleşerek çocuklarına Fransızca öğretmeye başladı. Paşanın kendisine verdiği Reşid Efendi adını kullandı.
1859’dan itibaren bir yandan Asıf Bey ve daha sonra Hariciye nâzırlarından Sâdık Rıfat Paşa’nın hizmetinde Paşa’nın çocuklarına Frenk lisanları muallimi (Avrupa dilleri hocası) olarak çalıştı.
Bir yandan da Nuruosmaniye Medresesi’ne devam ederek İslâm inancını öğrendi, Arapça ve Farsça’sını ilerletti.
İstanbul’da bulunduğu 1857–1863 yılları arasında, farklı Türk ağız ve lehçelerini öğrenme fırsatını da buldu.
Aynı zamanda Türk tarihinden bazı eserlerin tercümelerini yaparak İstanbul’da kaldığı dört yıl içerisinde Orta Asya Türkleri’nin dilleri üzerindeki araştırmalarını sürdürdü ve Abuşka Lugatı’nın çevirisini tamamlayıp Macar İlimler Akademisi’ne gönderdi.
Bir süre Hariciye Nezâreti’nde tercümanlık yaptı.
1861 yılında Macar İlimler Akademisi’nin muhabir üyeliğine seçildi.
Macar İlimler Akademisi’nin 1000 florinlik desteği ile Sünnî bir Müslüman derviş kılığında 1861–1864 yılları arasında, o dönemde Batılılara neredeyse kapalı bir bölge sayılan Ermenistan, İran ve Türkistan’ı gezdi ve yolculuğundan coğrafya, etnografya ve filoloji alanlarında önemli bulgularla döndü.
İngiltere Jeoloji Enstitüsü’nün hizmetinde ve Britanya Krallığının emrinde bir casus olarak ‘Raşid Efendi’ müstear (takma) adıyla önce İstanbul’dan gemiyle Trabzon’a, oradan katır üstünde kervanlarla Tebriz ve İsfahan’a seyahat etti. İngiliz hükümeti için Ruslar’ın aleyhine casusluk faaliyetinde bulunduğu bu gezide önce Tahran’a uğradı; Tahran’da bir süre Osmanlı elçiliğinde kaldıktan sonra hacdan gelen bir Türk kafilesine katılıp Hîve, Buhara, Semerkant ve Herat’ı ziyaret etti.
Geniş dil ve din bilgisiyle çok inandırıcı olduğu derviş kılığında yaptığı seyahatini başarıyla tamamlayıp aynı yılın kasımında Herat ve Tahran üzerinden Osmanlı Devletine döndü ve İstanbul üzerinden memleketine geri döndü. Tahran’dan geçerken İran şahı Nasıreddin Şah tarafından iyi karşılandı ve bir nişanla ödüllendirildi.
Oradan Londra’ya gitti ve Royal Geographical Society’de seyahatini anlatarak büyük ilgi topladı ve İngiliz basınında yer alan yazılarıyla gündemde kalmaya devam etti.
1864 yılının bahar aylarında geri döndükten sonra Londra’da büyük heyecanla karşılandı, daha sonra kendisine 1865 yılında Budapeşte Üniversitesinde 1905 yılına kadar başkanlığını yaptığı Şark Dilleri kürsüsü verildi. 1870 yılında da yeni kurulan dünyanın ilk Türkoloji kürsüsüne profesör tayin edildi ve burada otuz beş yıl çalıştıktan sonra 1905’te emekliye ayrıldı.
Arminius Vambery uzun süren meslek hayatında otuz sekiz kitap yazmış ve Türkoloji’nin en popüler temsilcisi sayılmıştır.
Macar ile Fin dillerinin ortak kökene dayandığı Fin-Ugor savına en sert şekilde karşı çıkanlardandı.
Arminius Vambery’e göre Macar lisanı sadece Ugor öğelere sahip bir Türk dilidir. Arminius Vambery’nin bu tezi günümüzde artık kabul görmemektedir.
Çağdaş dil bilimcilerine göre Macarca, güçlü Türkçe etkilerine sahip, köken itibarıyla Ugor bir dildir.
Aralarında bazı romanların da bulunduğu eserlerini, İngilizce, Almanca ve Macarca olarak yayımladı.
Osmanlıca yayınlanıp günümüz Türkçesine çevrilen eserleri de vardır. Ignaz Goldziher isimli meşhur şarkiyatçı, Arminius Vambery’nin öğrencilerindendi.
Arminius Vambery 1900 yılının Haziran ayında Osmanlı padişahı Sultan Abdülhamit II’nin huzuruna çıkmayı başardı. Seneler boyunca Osmanlı Devletinin Dâhiliye Nezareti’nin Sıhhiye Müdürlüğü’nü ifa etmiş olan Macaristanlı hekim Soma Wellisch, Arminius Vambery’yi Sultan ile tanıştıran kişiydi.
Osmanlı padişahı Abdülhamit II’nin de güvenini kazanan Arminius Vambery, 1901 yılında siyonizmin kurucusu Theodor Herzl’e Abdülhamit II’le görüşebilmesi için bir randevu ayarladı.
Arminius Vambery, Bram Stoker adlı yazarın 1897 yılında yayınlanan meşhur Drakula adlı romanı için ilham kaynağı olmuştu. Bram Stoker 1890 yılında Arminius Vambery ile karşılaştığında, Arminius Vambery kendisine Rumen Prens Vlad III. Draculea’nın (Drakula) efsanesini anlatmıştı. Bu tarihi kişilikten hareket ederek, Bram Stoker romanının kahramanı Vampir Drakula’yı yarattı. Vampir kelimesinin Arminius Vambery ismiyle alakalı olduğu iddiaları, sözcüğün çok daha eskiye (18. yy.) dayanması nedeniyle asılsızdır.
Arminius Vambery’in Rustem Vambery (d.1872–ö.1948) adındaki oğlu Macar bir ceza hukukçusu ve siyasetçisiydi; 1902 yılında Budapeşte Üniversitesi Hukuk Fakültesi üyesi oldu, 1919 yılında profesörlük unvanını aldıktan sonra fakültenin dekanı oldu. 1918 Macar Millî Meclisi’nde bir dönem milletvekilliği yaptı.
Arminius Vambery, 15 Eylül 1913 tarihinde Budapeşte, Macaristan’da 81 yaşında ölmüştür.