Hollanda’da her Batı Avrupa toplumu gibi kendine göre çıkmazlar var. Orada, pazarlık yapılacak alanlarda küstahlığın kazanç getireceğine dair bir öğrenim vardır. Bu, pazarlığı aşacak düzeye de gelebilir. Almanya’da bakanlara konan yasağı, Hollanda’daki başbakan, balkona çıkan kabadayı edasıyla açıkladı. Bu tip kadrolar ve gruplarla tartışmaya girişilmez.
1990’ların başında Avrupa’da ‘Sosyal Bilimlerin Gelişmesi’ başlıklı iki günlük bir UNESCO seminerinde Türkiye adına Sayın Bozkurt Güvenç’le birlikte bulunduk. Genellikle Avrupa’da sosyal bilimlerin muhasebesi yapılıyordu; Avrupa çağında bu gibi araştırmaların nasıl yapılıp örgütleneceği tartışılıyordu. Tebliğlerin çoğunun iyi olmadığını hatırlıyorum. UNESCO’nun kendi idari zaafları da açığa çıktı. BM’nin çalışma dillerinden biri olmasına rağmen Rusça tercüme yapılmıyordu. Halbuki Sovyetler Birliği dağılmıştı; Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan, Rusya Federasyonu, Ukrayna ve Belarus gibi yeni cumhuriyetlerden temsilcilerin hemen hiçbiri İngilizce konuşacak durumda değillerdi.
Konferansın son gününde o zaman eski Britanya Dışişleri Bakanı sıfatındaki Lord David Owen gökten zembille iniverdi. Lord Owen konuşmasında hemen Avrupa kıtasının bütün ülkelerini saydı ve bunların gelecekteki birliğin üyeleri olacağını, hepsine ahlaki borçları olduğunu belirtti. Belarus, Ukrayna ve Moldova’ya kadar saydı. Fakat Türkiye’nin kesinlikle üye olamayacağını söyledi. Muhtemelen salonda Türkiye delegelerinin bulunduğunu hesaba katmamıştı. Çıkarken kendisini arkuru (önünü keserek) bir şekilde selamladık. “Aa Türkiye burada mıydı?” dedi. Fazla üstünde durmadan “Açıksözlülüğünüzden memnun olduk, çünkü diplomatlar bu konuda bizimkilere yalan söylüyorlar. Müraî diyaloglarla iki tarafın kamuoyu yanıltılıyor” dedik. Doğru bilgilendirilmeyen kitleler Türkiye’de Avrupa konusunda histerik bir yapılanmaya giriyorlar. Devamı