Macar Sanatçı Hannah Berger İle Söyleşi

hannahbergerUrfa aşığı Macar Sanatçı Hannah Berger’le sizler için çok özel bir röportaj gerçekleştirdikMüzik hayatından, Urfa türküleriyle tanışmasına, hayran olduğu sanatçılardan, ilk defa bir Kürtçe parçayı seslendirmesine, gerçekleştirmek istediği projelerinden, son seslendirdiği Fadil’e parçasına, Gelip İstanbul’a yerleşmesine, çalıştığı yeni grupla ilgili ne varsa sorduk o da açık yüreklilikle sorularımızı cevaplandırdı. Türkçesinin iyi konuşamamasından dolayı bir eziklik yaşasa da, sorularımızı gayet güzel bir şekilde cevaplandırdı. Bizde Rehavisanat olarak noktasına virgülüne dokunmadan, bu söyleşiyi aynı açık yüreklilikle sizlerle paylaşıyoruz.

ARE : Müzikle ile ilk tanışmanız kaç yaşında oldu?

HHB: Müzik ile ilk önce çocukken tanıştım, çünkü 7 yaşındayken piyano çalmaya başladım
Macaristan’da. Klasik piano dersler aldım 6 yıla kadar, çok değerli Budapeşte’deki Hocalardan. En meşhur Macar bestecilerin parçaları seslendirdim, Bela Bartok, Zoltan Kodaly ve başka klasik parçaları. Bela Bartok macar bestecisi, pianocusu ve Doğu Avrupa halk müziği derleyici-sidir. Bela Bartok 1936 yılındaki Türkiye gezisinde Aydan Saygun ile birlikte Anadolu’yu dolaşmış ve özellikle Osmaniye yöresindeki türküleri birlikte notalamışlardır, çünkü Bela Bartok Macar ve Türk halk müziğinin ortak olduğunu fark etmiş. Bunun yanında ilk olarak gençlik yıllarımda doğuya, direkt olarak Türkiye’ye yolculuklarım başladı. Bu yolculuklar sonraki yaşantımı belirledi.’’Eve varmıştım’’ diyebilirim. Türkçeyi öğrendim ve Türkiye’nin sahip olduğu çok zengin müzik kültürü hakkında bilgi sahibi olmuştum, özellikle Türk halk müziği ve Türkiye’deki geleneksel müzikler hakkında.
1996 yılında, Budapeşte’de, Türk halk müziği ve doğu müzikleri seslendirmek için, grup çalışmalarına başladık. Yaklaşık on yıl süren bu çalışmalar esnasında ’’Aşkın şarabı’’ ve “Ne olursan ol” isimli iki albüm yaptık, bunun yanında Irak’lı besteci, ut ve kemanustası Moofed Alnasih’le çalışmalarım esnasında Türkiye’ye en güzel ziyaretlerimi gerçekleştirdim.
2006 yılında, Türk halk müziğinin yanında, Slav, Bosna, Sırp, Balkan ve Roman halk müziği çalan ‘’Dilber Orkestrasını’’ kurdum ve bu grubun şarkıcısı oldum. Bu ülkelerin kültür ve müzikal köprülerle birbirlerine çok yakın olduklarına hep inanıyordum. İran kökenli dilber ismini seçerken de bu inancım doğrultusunda hareket ettim. (Güzel kadın, aşkı getiren, sevgili, birleştiren ) Anadolu ve Balkanlar son derece renkli ve muazzam bir müzik ve kültür dünyasına sahip. Birçok ortak karakteristiğin yanında heyecan verici farklılıkları da var, buna da her zaman inandım… Müzikle birlikte her zaman çok özel yolculuklar yapabileceğimi biliyorum. Doğunun o çok derin, sert ve hüzün dolu melodilerinin yanı sıra, Karadeniz bölgesinin tatlı ve coşku dolu horonlarına kadar… Sonra bir bakıyorum ki Bosna’nın mistik dünyası içimde parıldamaya başlıyor ezgilerde ve her şey bir roman şarkısının ateşle geceyi süslemesi kadar güzel oluyor… Anlıyorum ki bu yolculukta ilerliyorum ve artık biliyorum ki, bu yerleri görüyorum ve hissediyorum, çünkü müziğin beni götürdüğü yere gidiyorum.
ARE : Sizi ilk etkileyen parçalar hangisi?

HHB : Beni ilk etkileyen parçalar aslında Urfa türküleri, Kürtçe ve Ermeni parçalardı, uzun havalar ve Doğu Türkiye’nin derin, muhteşem parçalarıydı…

ARE : İlk söylediğiniz parçayı hatırlıyor musunuz veya sizi ilk etkileyen parçayı hatırlıyor musunuz?

HHB : İlk söylediğim parça sahnede balkan bir ünlü parçasıydı, ismi: Rumelaj, 1996 yılında Macaristan’da. Şimdilik de seve seve okuyorum, Macarlar ve balkanda yaşayan insanların en sevdiği parçalarından birisi bu parça.

ARE : Urfa adını ilk defa nerde duydunuz, nasıl duydunuz?

HHB : Urfa’nın adını ilk önce çocukken duydum, eski Mezopotamya da ki ”UR” şehir gibi, Hz. İbrahim’in şehri olarak aslında. Her zaman çok merak ettim bu şehri ama aslında asla düşünmedim çocukken bu güzel şehirde ziyaretçi olduğumu ve konser vereceğimi.
1996 yılında Budapeşte’deki grubum ile Urfa’nın etrafı dumanlı dağlar adlı parçayı seslendirdim ve o zaman Macaristan’da gelen Türk televizyon içinde okuma fırsatım oldu. Sonra grubum ile hep çalıştık, sahnedeydik ama 2009 yılında Şanlıurfa’ya davet edildim, Urfalı müzisyenlerle birlikte meşhur Balıklı gölde konser verdim.
Bu benim için ne büyük bir mutluluktu. Urfa’yı ilk kez gördüğümde kendimi hemen kendi şehrimde hissettim, duygularıma göre yabancı değildim. Şanlıurfa ve Doğu Türkiye sıcak yürekli insanlarıyla güzel ve değerli arkadaşlık ettim.

ARE : Asıl mesleğiniz nedir?

HHB : Asıl mesleğim Macaristan’da: grafoloji, ve ünlü bir magazin için şifalı otlar hakkında yazıyorum, -grafoloji konuda ise öğretmenlik yapıyorum.

ARE : Sizin ilk Türkçe parçanız “Urfa’nın etrafı dumanlı dağlar” mı, bu türküyü söyleme fikri sizde nasıl oluştu?

HHB : Gerçekten ilk önce bu meşhur parçayı okudum Macaristan’da, orada yaşayan arkadaşlarımdan duydum, bu parça sözlerini ve hicaz makamın güzelliğini hemen fark ettim ve çok hoşuma gitti.

ARE : Bu türkünün ardından hangi Urfa parçalarını seslendirdiniz sıra da başka var mı?

HHB : Biraz sonra başka güzel Urfa türküleri öğrenmeye başladım: Kara üzüm habbesi, Urfa’ya paşa geldi, Fadile, Lorke …. Ve başka parçalar öğrenmeye başladım, ama Urfa türküleri çok zengindir, yıllar gerekiyor onların iyi anlamaya ve öğrenmeye.

ARE : Bir de bu son zamanlarda Kürtçe parça “Were Rınde” yi seslendirdiniz, Kürtçe zor bir dil mi çünkü gayet güzel yorumlamışsınız bu parçayı?

HHB : 2010 yılında İstanbul’a gelirken müzisyen arkadaşlarımla beraber meşhur, aslında Konyalı Kürtçe parçayı ”Were Rinde”-yi de okudum, Kürtçe söylememi artık eskiden istedim, sadece bu günlerde fırsatım oldu. Gerçekten Kürtçe kolay bir dil değil ama umarım telaffuzum iyi olmuş. Ware Rinde muhteşem bir parça! .

ARE : Kürtçe parçayı seslendirmeniz hayranlarınızı şaşırtmadı mı, nerden çıktı bu Kürtçe parça diye…?
HHB : Sanırım hayranlarımı şaşırtmadım, o kadar çok dilde parçalar okuyordum, Kürtçeyi de çok istedim. Kürtçe müzik çok derin ve zengin, Civan Haco, Kardeş Türküler, Aynur albümlerini ve başka güzel kürtçe parçalar yıllardan beri dinledim ve çok sevdim. Ve Kürt kültürü, Kürtçe dil ve müzik Doğu Türkiye’nin çok önemli yeri. Urfa’da üç dili konuşuyorlar: Türkçe, Kürtçe, Arapça, -bu dillerin ne zengin olduğunu ve bu şehir ve oradaki şehirlerin kültürünün ne zengin olduğunu gösteriyor. Urfa’da birçok eski ermeni evler de gördüm, sanırım eskiden Ermenice dil de oradaymış.

ARE : Şimdiye kadar kaç dilde şarkı söylediniz sanırım en son Kürtçe söylediniz, Kürtçeyi de repertuarınıza kattınız doğrumu, peki başka diller var mı sırada?

HHB : Şimdiye kadar balkanlı şarkıcı olduğum için birçok dilde parçalar seslendirdim, çünkü balkan ülkelerinden dilleri de çok zengindir.
Bosna’ca, Sırpça, Makedonca, Rumca, sonra Türkçe, Arapça ve Kürtçe de söyledim.

ARE : İstanbul’a yerleşmişsiniz galiba, Batıdan doğuya bakarken nasıldı, şimdi Doğudasınız, Batıya nasıl bakıyorsunuz İstanbul’dan?

HHB :İstanbul’dayım 4 aydan beri gerçekten, ama Avrupa’dan geldim. Avrupa çok merak ediyor Doğu’yu, çok enteresan herkes için zengin ve eski kültürü için, tanıdığım insanlar hepsini ziyaret etmek istiyor Doğu’yu. Batıya İstanbul’dan da zevk ile bakıyorum, her yerin farklı kültürü ve değerleri var, aslında bambaşka kültürler ama çok şanslı bir şey dünya vatandaş gibi uzun bir yolda olmak. Ama Batıdan doğuya bakarken duygularım eski gibiler, benim dünyam Doğu Türkiye ve onların güzel şehirleri: Urfa, Diyarbakır, Mardin…

ARE : Seslendirdiğiniz parçalardan dolayı iyi-kötü ne gibi tepkiler alıyorsunuz?

HHB : Avrupa’da, Macaristan’da birçok dilde okumak çok alışkın bir şey, çünkü çok merak ediyorlar farklı kültürlerin müziklerini ve parçalarını. Umarım bu günlerde artık Türkiye için de kabul edilmiş.

ARE : Müziğin dili evrenseldir, siz bu dille konuşurken özellikle birileri sizi anlamak mı istemiyor acaba?

HHB : Olabilir, ama bu benim problemim değil. Sahne benim içinkutsal bir yer, insanlık, sanat’ın yeri, müzik ise evrensel bir dil, bunu belki herkes biliyor. Neden bu çok dilde parçalar okuyorum çünkü insanların arasında bir köprü olmak istiyorum, farklı kültürlerimizi bağlamak ve göstermek istiyorum. Ne iyi ki varsınız… Ben uzak, küçük bir ülkeden geldim, sizleri tanımak istiyorum, sizin için dünyamı göstermek istiyorum, sahnede, şarkıcı olarak. İçimde başka bir şey yok, bu benim yolum. Sanatlar, müzik insanların arasında her zaman bir köprü bir ip gibi…
ARE : En son Fadil’e parçasını yorumladınız, çok güzelde yorumlamışsınız, bu parçayı yorumlama fikri sizde nasıl oluştu, bu parçaya klip çekmeyi düşünmüyor musunuz?

HBB : En son İstanbul da müzisyen arkadaşlarla Fadil’e parçayı seslendirdik, ama gerçekten çok enteresan farklı şekilde, jazz-blues olarak. Müzisyenlerle muhabbet ederken aklımıza geldi bu parçanın güzel ve derin sözleri, bunun için şimdi halay gibi değil, daha yavaş olarak söyledik.
Planlarımıza göre bir klip çekmeyi istiyoruz, Şanlıurfa’nın özel ve muhteşem yerleri göstererek, biraz tanıtmak ta istiyoruz bu şehri.

ARE : Saygı duyduğunuz, örnek aldığınız, beğendiğiniz, müzisyenler var mı, varsa hangileri?

HHB : En sevdiğim müzisyenler o kadar çok var Türkiye’de… Söylemem biraz zor bunun için. Musa Eroglu, Hüsnü Şenlendirici, Yorum Grup, Kardes Türküler, Civan Haco, Aynur, Cengiz Özkan, Taksim Trio, Selda Bağcan, Erkan Oğur …-o kadar çok var.

ARE : Urfa ya özlem duyuyor musunuz, özlem duyuyorsanız bu özleminizi ne şekilde gidermeye çalışıyorsunuz?

HHB : Urfa’yı çok özlüyorum, değerli arkadaşlarım oradadır, umarım Fadil’e parçadan klip çekebiliriz ve aynı zamanda konser fırsatlar bularak yine ziyaret edebilirim gönlümün en güzel şehrini: Urfa’yı…

ARE : Eski grubunuz Dilberle çalışıyor musunuz yoksa İstanbul’da yeni bir gurup mu oluşturdunuz, yeni müzisyenler varsa, kim bu müzisyenler?

HHB : Bu aylarda İstanbul’dayım, buradaki müzisyen arkadaşlarla kayıtlar yapıyoruz, bunu için şimdi Macaristan’daki Dilber grubumdan biraz ayrılmak zorundaydım, ama çok özlüyorum onları. Ama bu aylarda ve gelecek yılda burada çalışmak istiyorum biraz, bu çalışmaların vakit ihtiyacı var, bunun için Türkiye’deyim ve çok umarım ki Urfa’da ve doğu şehirlerde yine konser verebilirim. İstanbul’da ki müzisyenlerim Urfalılar ve birisi Sivaslı. Onlarlar beraber çalışmak ban büyük bir onur veriyor.

ARE : Son olarak bizlere, okuyucularımıza neler söylemek istersiniz?

HHB : Sizlerle düşüncelerimi ve duygularımı büyük bir mutluluktu, fırsat için teşekkür etmek istiyorum. Herkes için en içten sevgilerimi ve selamlarımı gönderiyorum İstanbul’dan.
Söyleşi : A.Rezzak ELÇİ /

2014-05-09
http://rehavisanat.com/