Cem Günay – Macaristan gezisi – I

budapeste-2-1-net-dergimMacaristan gezisine katılma teklifine açıkçası pek istekli değildim. Hani denirya 40 yıl düşünsem özelliklede şu Macaristanı gidipte yakından görüp tanıyayım fikri aklıma gelmezdi. Ancak yeni bir ülke, yeni bir kültür tanıma adına, bir-iki dostun ısrarı ve gezi fiyatının çok uygun olmasından dolayı bu olanağı değerlendirmeye karar verdim.

Orta Avrupa`nın doğusunda yer alan, hiç bir denize kıyısı bulunmayan Macaristan`nın nufusu 11 milyon kadardır. 2004 ten beri Avrupa Birligi üyesi olmasina ragmen halen bol sıfırlı kendi para birimi olan Forinti kullanmaktadirlar.(1 Euro= 271 Forint) 1990 lara kadar en çok kitap okunan ülkelerin başında gelirken sonraları bu biraz sekteye uğramış. Şaşırtıcı olan ülkede %72lik oranıyla boşanmanın yüksek seviyede bulunması ve intihar sıralamasında İzlanda`dan sonra dünya 2.si olmasıdır.
Osmanlı tarihi açısından bakarsak hemen hemen 150 yıldır (1526-1699) feth ettiğimiz (isgal ettiğimiz) ülkedir Macaristan. Günümüzde bile Osmanli döneminden kalma camileri, türbeleri, kaleleri ülkenin farklı bölgelerinde görebilirsiniz. Birde Ural- Altay dil ailesinde hem Türkçe`nin hemde Macarca`nın yer aldığını belirtelim.

Avusturya sınırından Macaristana geldiğimizde otoban bileti almak için gitiğimiz gişenin yan tarafında başka lisanda yazı olmaksızın yalnız başına duran büyükçe Türk bayrağının altında Türkçe`Otoban Ücret Yeri` yazılması ilginçti.

Avusturya sınırından yaklaşık 50 km gittikten sonra ilk konaklayacağımız Macar kenti Györ. Ülkenin kuzey doğusunda bulunan yaklaşık 130 bin kişinin barındığı bir kent. Ağostos ayında gece 21.00 gibi yanlışlıkla girdiğimiz kentin biraz kenarında kalan semtinde insanları evlerinin önünde picamalarla oturup yüksek sesle konuşurken görmek, evlerin genelde tek katlı ve özensiz mimarileri amaçladığımız yerin dışında olduğumuzu kanıtlıyor. Ancak bu görüntüleri ülkenin her yerinde, her zaman görmek mümkün değil. Kaldığımız pansiyonda (Rileks pansiyon) Özdilek havlularını görmek beni ayrıca sevindiriyor.

Raba nehrinin ikiye ayırdığı Györ özellikle 1800 ile 1850 li yıllarda yapılmış Barok tarzlı yapılarının çokluğuyla dikkati çekiyor. Şehrin meydanları, dar sokakları, tarihi dokusu, temizliliği, düzenliliği, cafeteriaları, eski binaların iyi restorasyonlu hali tipik bir Avrupa kentini andırıyor. Özellikle soğuk savaş sonrası kentde restorasyon çalışmaları daha da artmış. Györ`de eski kilise ve dini yapıların çok olması dikkat çekicidir.

Viyana yolu üzerinde bulunmasından dolayı Osmanlı ordusununda uğrak yeridir Györ. Kenti Osmanlılara karşı savunan komutan Kristof Lamberg bunu başaramayınca Györ`ü tamamen yıkmış, şehre ulaşan Osmanlılar bir ganimet elde edememiş ve şehrin bu harap halinden dolayı Yanık ismini vermişledir. Şehre yapılan kalede şehrin ismiyle anılarak Yanıkkale adını almıştır.
Györ`den yola çıkıp yaklaşık 180 km. güneydoğu yönüne gidince ulaştığımız diğer şehir Macaristan`nın başkenti Budapeşte`dir. Tuna nehrinin ikiye ayırdığı şehrin batısı Buda, doğusu Peşt olarak anılır. Hun hükümdarı Attila`nin kardeşi Buda´dan ismini alan kısım tarihte daha çok soylu ve varlıklıların oturduğu yer olarak bilinir. 1 milyon 800 bin kişinin yaşadığı kent Macaristan`nin kültürel ve ekonomik merkezidir.

Şehirde ilk yerleşimler Roma dönemine kadar uzanmaktadır. Buda kısmının kuzeyinde kalan ve Aquincum olarak adlandırılan yerde İ.S 3. ve 4. yüzyıllarına tarihlenen Roma kalıntılarını görmek mümkün. Bu Roma yerleşiminde tapınak (Fortunaya adanan), hamam, bazilika, pazaryeri gibi yapıları temel boyutunda görülebilir. Bu arkeoloji kalıntılarının içindeki müzede yine Roma dönemine tarihlenen Lahit ve mezar taşlarının çokluğu dikkat çekicidir.
Kanuni Sultan Süleyman döneminde (1541) Budapeşte Osmanlılar tarafından ele geçirilmiş. Bu dönemde kentde yer alan kiliselerin camiye çevrildiği biliniyor. Yine Osmanlılar tarafından Budapeşte`de hamamların yapıldığı ve eski hamamlarında Osmanlılarca yenilendiğini söyleyebiliriz. Günümüzde ki Budapeşte`de yer alan Kiraly, Rudas, Rec ve Csaszar hamamları Osmanlı hamamları olarak bilinir.
( yazı devam edecek…)

2012-05-11